Gerçek Sandığın Her Şey Yalan Olabilir! Renkler Aslında Yok! Bütün Hayatını Bir Yalan Üzerine.

Hiç düşündün mü? Şu an gördüğün dünya gerçekten böyle mi? Kırmızı gerçekten kırmızı mı? Yoksa beyninin sana sunduğu bir illüzyonun içinde mi yaşıyorsun?

Daha çarpıcısını söyleyeyim mi? Belki de gördüğün hiçbir şey, gerçekte var olduğu haliyle görünmüyor.

Şimdi bir deneye katılmanı istiyorum. Bir nesne düşün, mesela kırmızı bir elma. O elmanın gerçekten kırmızı olduğunu nasıl biliyorsun? Çünkü gördün, değil mi?

Ama işte işin püf noktası burada: Aslında o elma kırmızı değil.

Bilimsel olarak, hiçbir nesnenin kendine ait bir rengi yoktur. Nesneler sadece ışığın belirli dalga boylarını emer ve belirli dalga boylarını yansıtır. Gözün, bu yansımaları alır ve beynin onları renge çevirir. Yani kırmızı bir elma, aslında kırmızı değil. Sadece kırmızı dalga boyundaki ışığı yansıtıyor ve beynin bunu kırmızı olarak algılıyor.

Ama beynin nasıl algıladığını hiç düşündün mü? Belki de senin “kırmızı” dediğin renk, başka biri için tamamen farklı bir renktir. Ama ona da “kırmızı” denildiği için, aradaki farkı hiç fark etmiyorsunuz.

Bunu doğrulamanın bir yolu var mı? Yok.

Beynin sana gördüğün şeyin gerçekte nasıl olduğunu söylemiyor. Sana sadece onun bir modelini sunuyor.

Şimdi daha çılgın bir şeye gelelim.

Peki GÖRMÜYORSAN, VAR MIDIR? İnsan gözü sadece 380 ila 750 nanometre arasındaki ışık dalgalarını algılayabilir. Yani, senin gerçek sandığın dünya, sadece bu aralıktaki bir kesitten ibaret.

Ama morötesi ve kızılötesi gibi ışık türleri de var. Yani, bu evrende bizim göremediğimiz ama var olan şeyler mevcut. Mesela:

  • Arılar morötesi ışığı görebiliyor. Yani bir çiçeğe baktıklarında bizim asla göremeyeceğimiz renkler görüyorlar.
  • Yılanlar kızılötesi ışığı algılayabiliyor, yani karanlıkta bile sıcaklık farklarını renk gibi hissedebiliyorlar.
  • Kartallar, insanların göremediği kadar yüksek detayda renkleri ayırt edebiliyor.

Bu ne anlama geliyor? Bizim “gerçek” dediğimiz dünya, sadece bizim algılayabildiğimiz bir kesitten ibaret. Başka canlılar tamamen farklı bir dünya görüyor olabilir.

Acaba GÖRDÜĞÜN ŞEYE İSİM VERMEZSEN ONU ALGILAYABİLİR MİSİN? Şimdi zihnini biraz daha sarsayım. Eğer bir şeyi tanımlayamıyorsak, onun var olup olmadığını nasıl bilebiliriz?

Bunun gerçek bir örneği var: Antik Yunan’da “mavi” diye bir renk yoktu.

Homeros, İlyada ve Odysseia destanlarında denizi mavi olarak tarif etmiyor. Ona “şarap rengi” diyor. Çünkü o dönemde insanlar için “mavi” diye bir kavram yoktu. Mavi olan şeyler vardı ama onlara özel bir kelime yoktu.

Peki, kelime yoksa… o renk var mıydı?

Daha ilginç bir şey: Hâlâ bazı Afrika kabilelerinde “mavi” kelimesi yok. Ve yapılan testlerde, bu kabileler mavi ile yeşili ayırt etmekte zorlanıyor. Yani eğer bir şeyi isimlendirmezsen, farkına bile varmayabiliyorsun.

Şimdi şu soruyu soralım: Eğer şu an insan gözünün göremediği bir renk varsa, onu nasıl tanımlayacağız?

Cevap basit: Tanımlayamayacağız. Çünkü bizim için “var olmayacak”.

Yani gördüğümüz dünya, aslında yalnızca tanımlayabildiğimiz şeylerden ibaret. Belki de evren, bizim algımızın sınırlarının çok ötesinde ve biz sadece buna bir isim verip ona tutunuyoruz.

PİŞMAN OLMAYACAĞIN O SORUYU SORUYORUM: GERÇEK NEDİR? Tüm bunları düşündüğünde, şunu fark ediyorsun:

Gerçek dediğin şey, sadece beyninin ürettiği bir model olabilir mi?

Çünkü:

  • Renk dediğin şey bir illüzyon. Nesneler renkli değil, sadece belirli dalga boylarını yansıtıyor.
  • Görüşün kısıtlı. İnsan gözü sadece belli bir ışık aralığını algılayabiliyor, ama bu algının dışında da dünya var.
  • Tanımlamadığın şeyi fark edemezsin. Bir rengi bile tanımlayamıyorsan, onu göremiyorsun.

O zaman şunu soralım:

Belki de insanın gerçeklik dediği şey, sadece kendi algısının sınırları içinde yarattığı bir yanılsamadır.

Düşün: Eğer yarın uyanıp ışığı farklı dalga boylarında görebilseydin, tüm dünya tamamen farklı görünecekti. Ama yine de o gördüğüne “gerçek” diyecektin.

Peki şu an gördüğün şeyin gerçekten “gerçek” olduğunu nereden biliyorsun?

Cevap çok basit: Bilmiyorsun.

Belki de hayatın boyunca beyninin gösterdiği bir simülasyonun içinde yaşıyorsun… ve buna gerçek diyorsun.

Ama ya öyle değilse?

İçerik Yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir